AĞRI GÜZEL SANATLAR KÜLTÜR VE TURİZM DERNEĞİ 2013
 
  Ana Sayfa
  Özgeçmiş
  Galeri
  Mustafa KÜÇÜKÖNER SANAT VE DOĞAL ETİK
  Rönesans
  jan Vermeer
  Mehmed Siyah Kalem
  GOTİK
  RÖNESANS ERKEN DÖNEM
  MANİYERİZM
  BAROK
  ROKOKO
  NEOKLASİSİZM
  ROMANTİZM
  İZLENİMCİLİK
  Francis Bacon (1928-1992)
  Francis Bacon
  Andy Warhol
  Yrd. Doç. Dr. Fevziye EYİGÖR Pelikoğlu’nun resim sergisi sanatseverlerle buluştu
  Rembrandt
  SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
  LEONARDO DA VİNCİ
  VİNCENT VAN GOGH
  Claude Monet
  Édouard Manet
  Francisco Goya
  Edvard Munch
  Eugène Delacroix
  Michelangelo
  Caravaggio
  Mehmet KAVUKÇU
  KALİGRAFİ ÜZERİNE
  Edgar DEGAS
  Kazimir Maleviç
  Egon Schiele
  JACOPO DA PONTORMO (1494-1557)
  Henri Matisse
  Pablo Picasso
  AĞRI GÜZEL SANATLAR KÜLTÜR VE TURİZM DERNEĞİ
  sebest kurşun oyunu
Bugün 18 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!
Mustafa KÜÇÜKÖNER SANAT VE DOĞAL ETİK
 
 
(Fatih MATİYAR)
 
Sanat insanlık tarihi içindeki yeri düşünüldüğünde bize inanılmaz geniş ve zengin içeriği olan köklülüğü anlatır. İnsanlık tarihi ve sanat söz konusu edildiğinde;insanlık tarihi ile sanatı birbirinden ayırmak nasıl imkansız bir iş ise Sanat’ın merkezinde insan varlığının olduğunu anlamakta bir bakıma mümkündür.
 
Söz konusu edinilen idea aslında ne tarihtir ne de sanattır. Gerçekte sözü edilen idea insandır. Zaten bu yüzdendir ki sanat, her insana göre farklı estetikle, değişken yapılar ve birbirinden çok farklı ekoller olarak geniş bir zeminde varlığını korur.
 
Aristo ve Platon’un tartışmalarından, Antik Mısır dönemine ve daha da eskisi olan Sümer dönemine, hatta ilk Konfedaratik Anunnaki sistemine uzanır ve gerisin geriye yani piktografik sanatın temellerine ve mağara dönemine yetişirsek sanatın merkezinde duran insanın  gerçek itibariyle sanatın merkezinde durmadığını anlayabiliriz.(1)
 

İşte bu sanatın evrenselliğe açıldığı yüce kapısıdır. Çünkü sanat değişimden ibaret olmadığını, değişimin vuku bulduğu ve sürekli olarak da vuku bulmakta olduğu devingen ve sürekli sonsuz bir döngüyü içeren dünya isimli doğal alanı yani her şeyi merkezine aldığını dile getirir.
 Tüm sanatsal anlayışlarda ve ekollerde, ister mağara betimlemelerinde isterse gerçeküstü çalışmaların bütününde veya isterse akla gelebilecek tüm tarzlarda konu edinilen ne olursa olsun, hiçbir zaman insan ve doğası sahip olduğu güdüleri, dürtüleri, bakış açıları ve yaşadığı ya da yaşamayı tasarladığı yaşamın tüm frekanslarından gelen zengin doğal anlayışı görmezden gelemeyiz.
 
Gözlerimizin önünden hiçbir zaman alamayacağımız bu gerçeklik, belki de hiçbir zaman görmek istemediğimiz ama aslında bütün hayatımızı ve çalışmalarımızı uğruna harcadığımız, değerlendirdiğimiz büyük bir amaca bilinçsiz hizmet ediş olarak da gerçekleşebilme yolunda verdiği çabaları realist ve sürrealist kulvarlarında icra ederken, sanatçının icra ettiği sanat diye düşündüğü çalışma üzerinde hayat bulduğu ve hayatı yaşamaktan da bazen nefret ettiği bazen de zevk aldığı doğal ortam ve dünyasından kaçamayışını ifade eder.
 
Dile getirmeler ya da konuşturmalar, kaçışın olmadığı sonsuz bir çember içinde sınırsız malzemeyi kullanarak bir değeri elde etmek ise Ahamenişlerin (2) altın işlemeli eşsiz kamaları, Asurilerin zarif Telkarileri, Kraliçe Hatşepsut’un (3)  iğneleri,Yaratılıştan büyük ve küçük tufan zamanlarına uzanan geniş bir insanlık tarihini betimleyen Akad (4) rölyefleri, zerafet ve estetiğin doruğuna ulaşmak için inşa edilen muhteşem Ur Eunirlerinden (5)
saymaya başladığımız da kendimizi yine eskilerin yaptığından temel itibariyle farklı olmayan: Vermeer’in sıradan ama muhteşem günlük yaşam portlerinde, doğal düzeni sağlamak için dünyaya gönderilen İsa’yı betimleyen da Vinci, Rembrant ve daha birkaç sayfaya sığdırılamayacak geniş bir liste ile devam edenlerin eserlerinde;yine doğal dengedeki belki de en tutarlı olan zen sanatının ve tüm politeist ve de monoteist yaklaşımların asıl kahramanlarından biri olan Diablo’nun binbir tasvirlerini sunan Goya ve nice Giger’larla karşı karşıya kaldığımız da aslında anlatılan merkezi nokta; Monet’in natürmortlarında, Van Gogh’un ayçiçeği tarlasında duran doğanın kendisi ve tüm çeşitliliğine rağmen bütün farklılıklarının tümünün tek bir kudret haline dönüşerek sergilediği kusursuz birlik anlayışının dayandığı doğal yaşamın  sınırsız ve dönüşümlü devingen etiğidir.
 
 
 
 
Sınırsızlığı ve dönüşümlü devingen olmanın içindeki hareket esası hakkında düşünüldüğünde; gerçekleşen tüm bu değişimlerin ve devinimlerin olması gerektiği gibi olmakta olduğu gerçeği ile yüz yüze kalışımız aslında bu sınırsız dönüşümlerin; geçen ya da ilerleyen zaman diye düşünülebilecek olan süreçlerin içinde doğa ve doğal sanatın sınırız dönüşümünün sadece saat ibresi yönündeki hareketlenmeleri ve ifade usulleri olduğuna kanaat getirilebilirken, kanaat getirilen usulün dışında, usul ve usullerin olmasının kaçınılmaz olduğunu da ifade etmekten çekinmez.
 
Eğer sanat, yaşam ise ve yaşamda doğal olan bir durumda ve doğal olan her şey de doğallığın fışkırdığı doğa ise bu doğanın etiği olur. Bu etiğe göre de birden çok gözlük takıp farklı dönüşleri sağlamanın doğal olmanın etiğine uygun olduğu, sanatın doğallıktan doğal dışı olmaya yönelik gerçekleştirdiği girişimlerle gösterdiği çalışmalarla zaten hep gözlerimizin önünde durmaktadır.

 
Hakikatte doğal dışı olan ya da böyle görülebilecek olan bile dış değil ancak iç’in farklı yansıyışları ve kendi kalıbını kırıp doğanın etiğinin hükümsürdüğü tüm evrenlerin anlaşılmaya çalışılması uğrunda gösterdiği kutsal çabayı sanata yükleyerek icra ettiği bir devinimden başka bir hareket veya ekol olmaktan öteye geçemez.
 
Böylesi bir noktaya gelmişken iğrenme, tiksinme, küçük görme ya da ilkel bulma kelimelerinin tümünden uzak olarak hatta bu ifadeleri kullanmaktan sakınarak, tam tersi bir biçimde büyük bir minnettarlık, hayranlık, sevgi ve saygı ile geçmişin yolculuğunu bugüne farklı dönüşlerle taşımanın yolunun, teknolojik çalışmalar olarak ifade edilen yönlerinin bile gerçekleştirilen farklı devinimlerin aslında doğa etiğine uygun olarak icra edildiğini farklı farklı aynalardan farksız olmayan çembersel dönüşümleri ile büyük Ouroboros (6) düşüncesini yansıtan CD ler ile anlatır  Mustafa Küçüköner.
 
 
Doğa ve Sanatın üstüne çıkmanın işlendiği çalışmalar;doğanın etiği veya doğa dengelerinin ifade edilebileceği doğal dengelerin ifadesi için kullanılan argümanların kullanılmasını amaçlamaz.Çünkü malzeme itibarıyle geldiği yer doğa iken;üzerindeki çalışma ve gördüğü farklı işlevler ve kökensel işlevleri bakımından ise sahip olduğu ap ayrı farklılık sebepleri yüzünden tamamen doğal etiğin ürünleridirler.Tıpkı Işığa faz atlatmak gibi bir çalışmanın temelinde yatan yada Cin iken Melekliğe terfi edilen Şeytan’ın sanatsal görünüme sahip ama kendi haliyle başlı başına bir denge sistemini oluşturacak derecede zengin içerik,muhteva,yapısal ve işlevsel farklılıklarından ötürü tamamen doğal etiğin boyutlarından gezegensel bir gölge gibi dönerek çıkıp gelen bir turlama ile boyutumuza giren gezgin vede zamandan azade bir alegoridir.
 
 


Geçmişten bugüne devam eden seyirde; kullanılan her malzemenin, kendisi ile icra edilen şahserden ibaret olarak bir güzellik abidesi misalince bakışlarımıza, duygu ve düşüncelerimize teslim edilişinin yanında; emanet edilen bu geniş doğanın sınırsız sirkülasyonları ve fırtınaları içinde dönmekte olan bir materyali kullandıktan sonra yeniden ve yineden kullanmak doğal etiğin, doğanın bağrından taşıp bugüne çevirdiği kusursuz bir tekerleği anlatan bozuk bir CD nin ucuz olarak düşünülebilecek devasa bir misyonu karşımızda durmakta iken acaba baktığımız bir çok atık malzeme ile oluşan küresel fonksiyonlar, bizi ve bizim varolmamıza olanak sunan doğanın sınırsız üretkenliği ile dönüşümlerine bakıyor olmamızda söz konusudur.
 
Sözlerin bittiği, hareketlerin başlayıp sanata döndüğü bir anlayışın ürünü olan çalışmalar doğanın sanata sunduğu zengin birikimini yansıtmakla beraber doğallığın ahlak anlayışını sanatın her ekolüne, her çalışmasına, her metre karesine o kadar gizlice ve bir bu kadar da etkilice işlemekte olduğunu yansıtan KüçükÖnerin, teknoloji öğesi olmaktan dışarıya çıkarıp primitiv doğallığa dönüşün anlatıldığı kompozisyonların sunduğu sanatsal felsefe ve etiği,dünyanın dönmesi kadar normal ama muhteşem olduğu görüşleri ile Kopernikvari bir içeriği de yansıtır.
 

 
Çalışmaların içinde yatan sistemli sistemsizlik,sistemsizlikten sistemin doğurtulduğu Kaos Düzeninin İlahi bir Komedya gibi düzen bulduğu şekilsellikle Dante’nin aşk ve kutsanmışlığını; Mevlana’dan çıkarıp herhangi bir dairesel CD üzerindeki gravürle yansıtmaya çalışırken; sanatın ilahi etiğinden, evrensel devinimlerini kendisini aşarak gerçekleştirdiği başarısı ile epik bir sanatsal amacı da sunar.
 
Renklerin harmonisi ve basitliği, plastik sanatı ilahi sanat yapmaya namzet evrensel bir ahlak anlayışını en ucuz malzeme üzerinde gerçekleştirerek; inceleyenler için sanatın sınırsız doğallığının kaynaklandığı evren doğasının ve dolayısıyla da dünya doğasının sunduğu sınırsız ilkelerin bütünlüğünü taşır.
 
İşte bu aşk doğanın sanata verdiği sarsılmaz, sürekli, sınırsız doğal etiğidir. Bakılan atık cdlerin oluşturduğu harmoni aslında Gaia’nın artık eziyetten başka bir şey olmadığını düşünmeye başladığı Uranos’un testislerinin daireselliğinden farksız oluşu gibi, Kronus’un (7) orakla kestiği bu organlardan çıkan hayat sularından bütün antik çağın tapmaktan kendilerini alamadıkları Aphrodith’in doğması benzeyişinde varlık bulan yepyeni bir güzelliğin yeniden doğal etikle vücut bulduğu estetik anlayışı ve bu estetiğin gerçekleşmesi için ihtiyacı olan her şeyi sunan doğanın doğal etiğidir.
 
 

Doğal etiğe bir kural koyamazsınız, onu istediğiniz gibi adeta bir Cd gibi çevirebilirsiniz. İstediğiniz yerinden okuyabilir böylece Tanrıça Harmonia’nın ruhuna parmaklarınız, duygularınız ve gördükleriniz ile işittiklerinizle dokunabilirsiniz. Bu sayede ancak doğal etiğin varlığı ile kendisinin varolmasına sebep olan eşsiz bir Lirizmi; Davud’un Lir’inden duyabilirsiniz…Duymanın ötesine çıkmak istediğinizde ise bu çalışmalara yönelttiğiniz her bakış ile hiçbir şeyin yerinde durmadığını resimleştiren bir tekerlek görüşüyle Hezekiel’leşmenin (8) yolu aslında herkese açıktır.
 
Sanat uzaklık ve yakınlık mesafelerinden azade olan bir aşkınlık yaşasınca işleyen hızlı dönüşleri ile geçirdiği değişimler ve tecrübeler ile dengelerin birbirine karıştığı ,renklerin tüm bu yeniliklerle baştanbaşa yeni anlamları kazandığı çizgilerin birbirini kucakladığı bilinen ve bilinmeyenlerin aynı bahçede buluştuğu bir kavuşumdur… Daireselliğin Archimedeste kemal bulduğu Cdlerde eşsizleştiği kusursuz bir doğal etiğin bu çağdaki akustiğinden çıkan evrensel titreşimlerinin sayısal formatlarını kaybedişidir.
 
Bunu matematiksellik yada kimyasallık yada fiziksellikle anlatmanın ötesine götürme işi;çalışmaların renkleri ile başlar. Renkler farklı dünyaların farklı etiklerini tek bir doğal etikte birleştirip en adi malzemenin üzerinde sunarlarken; Bosch’un Cennet ve Cehennem tablolarına da manalı göndermeler yapar.Tıpkı yaşam ağacının halkalarının iç içe geçmesi gibi sunduğu sınırsız bakış anlayışı ile ahlak yapısını sonsuz sayıda dönmekten asla bıkmayacak bir malzemeye devreder. Her çemberin dönüşü ayrı bir etik yasayı okurken, diğer cd nin dönüşü diğer etik yapıya doğal etiğin koyduğu anlayışı fark etmeden meydan okur…Her meydan okuyuş aslında doğanın ve doğadaki sanatın dolayısıyla da sanatçının kendisine okuduğu bir meydan ve kendini geride bırakma çabasıdır...Plotinus Okulu (10)’nun temel öğretisinin sanatın kendisini mutabık olmaktan hiçbir şekilde geri alamadığı doğal etiğin sanat ve sanatçı nereye giderlerse gitsinler her şekilde onlarla özdeşleşerek takip ettiği amansız bir serüveni, başarıları ve yenilgileri tekrar tekrar değişik kimliklerle sunduğu modern bir platform olur.


 
Sanatçı özgür olduğunu düşünürken esiri olduğu sonsuz zaman, sınırsız hayal gücü, bitmeyen düşünceleri ve eksilmeyen hevesi ile bütün verimini Tanrıça Ki (9) ‘yi kıskandırırcasına gerçekleştirdiği sanatı ile; doğal etiğin kendisine bahsetmiş olduğu bu kaostan Anka gibi dirildiğini simgeleştiren bir hayat döngüsü içinde ya bomboş yada dopdolu veya bozuk bir Cd teşbihince yol aldığını ifade ederken ”Bu kadar karmaşık mıdır hayat?” sorusuna hem “evet” hem de “Hayır” cevaplarını küreselliğin hareketi, bu hareketi zorunlu halde tutan doğal etiğe bağlı olarak cevap verir.
 
 


Hayat, bir Cd nin dönüşü kadar kısa ama üzerine yüklenilen doğa kadar güzel ve değişik edinimlerle zenginliğin doruk noktasına ulaştığı bir dönemeçtir. Her döngü sizi başka devinimlere sürükler ama siz her dönemeçte ki kapıyı merak etmekten de kendinizi alamazsınız. Umut ile umutsuzluğun kardeşliği…Acı ile zevkin kesiştiği dönemeç…Karanlık ve aydınlığın arasında ki kısacık bir dönüş zamanı kadar ince olan süreç…Her şeyin bittiği an da hiçbir şeyin bitmediğini anlatan bir obje ile karşı karşıya kalmak ve tüm bunları ayrı ayrı düşünmek ve de hissetmek. Zaten sanatçıyı da sanatçı yapan da bu hisler ve ruhuna dokunan parmakların yaydığı titreşimlerden başkası değildir. Sanatçı, çalışmalarında birbirinden apayrı düşünülen her şeyi birbirine bağlı olarak işleyen görsellerle yansıtırken; sunduğu cümbüş ile beraber işlediği tüm tezatların attığı turların sembolizmasına oturttuğu Cd ler ile yepyeni bir alegori kurmanın çabasını vermekte iken bile; doğal etiğin ahlakı yolunda tıpkı birbirinden çok daha farklı alanlarda çalışmalar içindeki diğer tüm sanat ekolleri ve sanatçılarla birlikte yürüyerek belki de hiç bilmediği yollarda kendi ışığı ile kendi kendisinin Prometheus’u olmanın caddesinde geçirdiği başkalaşımlarla Titanlaşmak için verdiği çabanın farkına varmış olması yada hiç varmamış olmasının önemini de yok ederek Melkor’a kafa tutan bir Fingolfin’in hikayesini işler her boya darbesinde, boya darbesini işlediği her çemberinde…
 
 
Kaynakça ve Dipnotlar:
 
1. Nibiru’dan geldikleri kayıtlar altında alınmış 60 canlıdan oluşan Sümer Tanrılarının ortak ismi.Gökyüzünden Yeryüzüne inenler anlamındadır.(Satanizmin Yok oluşu-Yaz:Metin Can 2008)
 
2. Pers Diyarındaki antik uygarlık.(Axis ansiklopedisi-Pe)
 
3. Mısırın ilk kadın Firavunu Kraliçe Hatşepsutun Tapınaklar ve önemli yerlere diktirdiği dikili taşlar.(Ana Britannica-Mis)
 
 
4. Sümer Medeniyetinin üzerine kendi Medeniyetlerini kurmuş Sami asıllı bir ırkın oluşturduğu uygarlık ve devlet.(yaz:EDW. G. KING. DD –Akkadian Genesis-1888)
 
5. Ziggurat
 
6. Ezoterik Bilgelikte ve farklı bir çok antik öğretide bilginin sonsuzluğunu ve zamanın döngülerini temsil eden kuyruğunu ağzına alan,kendi kendini yiyip bitiren yılan veya ejder.(yaz:William Thomas-Kate Pavitt- The book of Talismans )
 
7. Gaia ve Uranosun Oğlu.(Yaz:Azra Erhat-Mitoloji sözlüğü)
 
8. Eski ahitte anlatılan ve kutsallaşmış bir peygamber.(Eski Ahit)
 
9. Sümer mitosunda Bereket ve doğurganlığın timsali Yer Tanrıçası (yaz:Aleister Crowley-Liber Al vel Legis-1977)
 
10. Zihinsel aktivitiye önem veren Plotinus adlı Neoplatoncu bir filozofun okulu.(Yaz:Metin Can-Zamanın Efendisi-2005)
 
 
 
Ressam  
  Sanat dünyanın varlığından sonuna kadar devam edecek olan bir süreçtir.  
beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol